Şimdi
tez danışmanın belli oluyor, gidiyorsun yanına… Artık önceden tanıyorsan biraz
daha samimisin; ama pek de tanımıyorsan içinden “Öff geçen yıl ders döneminde
bir dersini alsaydım bari tanışmış olurdum falan” diyorsun. Neyse zaten bunlar
senin benim kuruntum. Onun üzerinde bir etkisi yok. He belki şey diyebilir
“Seni önceden tanıyordum iyi oldu, bık bık bık”… Sanki tanıyor da bir şey mi
oluyor? Hayır.
Asıl
sen hocayı ne kadar tanıyorsun o önemli. Lisansı aynı okulda okuduysan yine
iyi; ama ya dışarıdan geldiysen… Vay haline! Deneme tahtası gibi o hoca senin
bu hoca benim gez dur.
Danışmanı
anlamak için önce tanımını yapalım: Danışman, sürekli “Aslında o öyle değildi
böyleydi”, “Sen yanlış anlamışsın” diyen kişidir ve siz asla doğruyu
anlayamazsınız. Bu süreç, şu hayatta kendinizi sorguladığınız ender anlardan
biridir. “Kimim lan ben”e kadar gidebilir. Sakin olun. Şimdi bu “bilirkişiler”
aslında ne demek istiyorlar, deneyimlerimden ve gözlemlerimden yola çıkarak
gruplandırmak isterim:
1. Danışmanı
aradınız ve uygun olan bir zamanda görüşmek istediniz. Danışman da size bu
hafta değil ama haftaya olabileceğini anlatan şu cümleyi kuruyor: “Bu hafta değil; ama haftaya olabilir. Şu
an programım önümde değil, pazartesi tekrar konuşalım”. Halbuki zaten sen
de pazartesi, bilemedin Salı aramışsındır. Neyse buna takılmayalım aslında
danışman ne demek istemiştir, ona bakalım. “Şimdi
senle görüşemem pazartesi beni ara, belki canım ister”. Burada asıl dikkat
edilecek nokta, içten “Ulan, o beni
reddetti, pazartesi için beni arayacak olan o olmalı” diye gereksiz nezaket
beklentisine girmeyin, nitekim bir hafta da oradan kaybedersiniz.
2. Danışmana
bir şey sordunuz ya da yaptığınız bir şey kontrol etti ve sizi yanına çağırdı,
dedi ki “Bu yaptığın/yazdığın şeyde çok
hata buldum. Sen bunları yapmazdın. Ben sana inanıyorum, akıllısın, zekisin,
daha iyisini yapabilirsin”. Hemen şımarmayın, derin bir nefes alın, aslında
diyor ki “Ya git bunu düzelt, bana
vermeden önce hiç mi kontrol etmedin, git daha düzgününü yap da beni yeniden
meşgul etme!”
3.
Danışman ilk görüşmede… “Bana mail attıktan sonra mesaj at, haberim
olsun. Ben her zaman mail’lerime bakmıyorum. Her zaman bilgisayar başında
oturamam ki…”
Bir
ay sonra… “Aramana gerek yok
mailleşiriz”.
2
ay sonra… “Mail atmışsın, arasan daha
iyi olurdu”.
Bu
3 diyalogdan anlıyoruz ki telefonla bire bir sesli görüşme randevu almak için
ya da bir soru sormak için en iyi yöntemdir.
4. Danışman
sürekli “Bu hafta çok yoğunum” derse
bunun birkaç karşılığı olabilir: “Ya bu
hafta dersleri 2’de bitireceğim, sonra da eve giderim”. “Bu hafta dersim yok, okula gelmem”. “…
gününü boşalttım, o gün tatil”.
5. Bir
de danışman derse “Ooo… çok geç
kalmışsın şimdiye tezi yazmaya başlaman gerekirdi”.
2
ay sonra “Çok hızlı gittin, acelemiz
yok”.
Bu
iki cümleden anlıyoruz ki 3. cümle “Bak
çok yaydın, n’apıyorsun, bu tez, bu dönem bitmez!” olabilir dikkat
edilmelidir!
Sonuç olarak danışmanının
dediğini de yaptığını da önce düşün, sonra yap. Övgülere kapılma, rahat ol,
işine bak, tezini bitir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder