5 Kasım 2013 Salı

Ertelemek Tez Yazarının Kaderi Midir Yoksa Tez Yazarı Kaderini Kendisi Mi Yazar?

Psikeart Dergisi'nin Mayıs-Haziran 2013'e ait sayısının konusu Erteleme idi. Uzun zamandır sizinle paylaşmak istiyordum. kısmet bugüneymiş.


Öncelikle derginin Genel Yayın Yönetmeni M. Emin Önder bu sayı için yazdığı giriş yazısında şöyle diyor ve bu bizi yakından ilgilendiriyor: "Erteleme konusunun tartışılmasındaki en büyük etken, ertelemenin akademik başarı üzerindeki etkilerini inceleyen araştırma sonuçlarıdır. Birçok araştırma ertelemenin akademik başarıyı olumsuz olarak etkilediği yönündedir. Chu ve Chai, 2005 yılında yayınladıkları bir makalede aktif ve pasif ertelemeden söz ederler. Pasif erteleme, ertelemenin geleneksel, bilinen ve yaşanan halidir. Yanii görevi tamamlamak için belirlenen sürede harekete geçememedir. Aktif erteleme ise bilinçli olarak ertelemeye karar verme ve kısa süre içinde program değişikliği yapabilmedir. Bu tür erteleme çoğu zaman motivasyon arttırıcı etkisiyle kişilerin başarılı sonuçlarla karşı karşıya kalmalarını kolaylaştırır. Seul Kadınlar Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, pasif erteleyicilere göre aktif erteleyicilerin akademik anlamda daha başarılı sonuçlar elde ettiklerini göstermiştir." Buna göre artık erteleme konusunda aktif erteleyici mi; yoksa pasif erteleyici mi olduğunuza kendiniz karar veriniz.

Peki erteleme nedir, derseniz, bu sayının ilk makalesini yazan Gamze Özçürümez Ertele-me başlıklı yazısında Kelly (2007)'den şöyle bir alıntı yapmış: "Bir şeyi yapmaktan kaçınmaktır... İşe koyulmamaktır... Kitap okumaktır... Raflarınızı kitapların renklerine ve boyutlarına göre düzenlemektir... Kurşun kaleminizi açmaktır... Doğru kalemi bulmak için yarım saatinizi harcamaktır... Doğru kalemin yazması için on dakika uğraşmaktır... Bir fincan çay demlemektir... Erteleme, bir şeyi  yapmanın en zor yolunu keşfetmektir. Bir fikirden bir diğerine... Bir diğerine... Atlamaktır... E-postanızı defalarca kontrol etmektir... Mesaj yazmaktır... Pencereden dışarı bakmaktır... Televizyon izlemektir... Televizyon izlemeyi bir türlü durduramamaktır... Sigara içmektir... Bulaşıkları yıkamaktır... Çalışma masanızı toplamaktır... Bir fincan çay demlemektir... Deprem sırasında neler yapılması gerektiğini planlamaktır... Mobilyalarınızın yerini değiştirmektir... Bilgisayar oyunu oynamaktır... Mobilyaları yerleştirdiğiniz hayali bir bilgisayar oyunu oynamaktır... Çorap çekmecenizi düzenlemektir... Erteleme, hülyalara dalmaktır... Bitkilerinize su vermektir... Kuşun kafesini temizlemektir... Sinek kovalamaktır... Kalem çevirmektir... Aynı anda sekiz şey yapıp bir tekini bile tamamlamamaktır... Erteleme şekerleme yapmaktır. Ertelemei sarhoş olmaktır. Kaşınmaktır... Bir fincan çay demlemektir... Burnunuzu karıştırmaktır... Telefonun çalmasını beklemektir... "Kaçınılmaz olan"ı engellemeye çalışmaktır!.. Erteleme, listeler hazırlamaktır. Bir şeyi hangi yolla yapacağınıza karar verememektir... İşleri kendiniz için aşırı karmaşık hale getşrmektir. Bir şeyi bitirmekten korkmaktır... Bir şeyi ne zaman ve nasıl tamamlayacağınızı bilemektir..." Benim tez yazarkenki durumum ise bunlardan biraz daha farklı ve daha acınası... Tezi yazabilmek için başka hiçbir şeye elini sürmemek ve bu yüzden çoğu şeyden geri kalmak.

Aynı makalede Gamze Özçürümez şöyle devam ediyor: "... Örneğin, tez yazarken amaç dünya üzerinde yapılmış en iyi çalışmayı sunmak olunca, o tezin tamamlanma olasılığı olanaksıza yakındır. Ülküleştirilmiş çalışmalar, kişide ciddi düzeyde kaygı ile birlikte derin yetersizlik duyguları uyandırır ve erteleme bu türden uzak ideallere sık eşlik eder. Bu nedenle ertelemeci kişilere hedeflerini küçülterek somutlaştırmaları; her saat, her gün, her hafta için gerçekleştirilebilir birkaç amaç belirlemeye gayret etmeleri söylenir. Çalışma zevki ancak, muazzam bir narsisistik yaralanmayı onarmak üzere değil, sağlıklı narsisizmi doyurmak amacıyla işe koyulduğunda sağlanabilir."

Sanırım süreçte bize düşen, en azından kısa süreli, geçici tatmin sağlayacak tavsiye ise aşağıdaki öğüttür!



22 Ekim 2013 Salı

#tezyazarınıntezibittiktensonrakienbüyükdramı

           Tezim bittikten sonra ne oldu?

           Hayat daha bir güzelleşti. Adeta her gün bahar... Sanki bir yaz mayışıklığıyla sadece bedenimi değil ruhumu da dinlendiriyorum. Uykum gelmeden yatağa giriyorum. Sabah uykum kansa da kalkmıyorum. Mışıl mışıl uyuyorum. Daha az kafein tüketiyor. Daha çok sevişiyorum. Canım isterse çıkıp sabahlara kadar coşup eğleniyorum. Sürekli arayıp tezi soran o kadından/adamdan da kurtuldum. Kimseye hesap vermiyorum. Ayrıntılı, hesaplı, anadilde, yabancı dilde akademik ve sıkıcı kitap ya da makale okumak zorunda değilim. İstersem saatlerce televizyon izliyorum. Magazinin, dizinin dibine vuruyorum. Diğer taraftan kah biriktirdiğim dergileri okuyor kah sürekli okumayı ertelediğim kitapları okuyorum. Bazen film, bazen de anlamsızca tavanı izliyorum...

           Yo dostum yoo... Yok öyle bir dünya... Sudan çıkmış balık gibiyim. Tezin bittiğini ancak 3 ay sonra farkedebildim. Hiç olmadığım kadar boşum. Uyur gezer vaziyetteyim. Yine evde takılıyorum, asosyalim, nadiren dışarı çıkıyorum. Televizyon karşısında oturduktan bir süre sonra sıkılıyorum. Eski alışkanlıkla boşa vakit harcadığımı düşünerek kendime bir meşgale arıyorum. Cepte metelik yok. Bunu demişken aklıma geldi. Konuyla ilgisi yok; ama... "Cepte metelik yok" Sevgili desen ben tezi bitirdikten sonra kendi tezine başladı.

           Evet dostum evet, asıl derdim bu...

16 Eylül 2013 Pazartesi

Duymayan Kalmasın, Tezim Bitmiştir!



                “Bitmiştir” alışkanlık. Bundan sonra “bitti”yi kullanmaya başlarım. N’apalım, yazınsal deformasyon. 

            Tezi, temmuzda savundum; ancak daha birkaç gün önce ciltlettim. Üstümde bir hafiflik oldu mu? Hayır! Bilmiyorum neden? Belki ciltlenmiş tezlerin dağıtımını yaptıktan sonra rahatlarım. Rahatlar mıyım?

            Neyse bu aralar çok karışığım. Hala duruma alışabilmiş değilim. Artık sadece istediğimde yatağa girip uyumak, daha çok kitap okumak, film izlemek, gezmek, tembellik yapmak istiyorum. Bu arada da bir iş olsa fena olmaz!

            Öyle böyle derken tezi 1,5 senede yazdım ve asıl demek istediğim şuradaki filmdedir. Ve eğer hesabımın sembolü olan kuşu da merak ediyorsanız…